acil çıkış ve kaçış yolları

“yaşlı insan geçmişi, genç insan geleceği anlatır” dedi. sanırım hemen herkesin hak vereceği bir cümle. ancak yalnızca yaşlı insan değil bence geçmişi anlatan. bir süredir, ki sanırım başka bir kente taşındığımdan beri, gerek ciddi ölçüde azalan sosyal faaliyetlerim, gerekse gündelik hayatta maruz kaldığım çevrenin yeğlemediğim hayat görüşü, yaşam döngüsü* nedeniyle çok sık geçmişe dönmeye, eski güzel günleri yad etmeye başladım. yaşlılık emaresi mi bu, bilmiyorum, sanmıyorum da aslında. çünkü yaşamlarımızın farklı dönemler barındırdığını, elbette bu dönemlerin birbiri içine geçen zaman dilimleri olduğunu düşünüyorum. o dönemlerden biri bittiğinde, söz gelimi kişisel tarihimizde bir çağ kapanıp yeni bir çağ açıldığında, bilhassa yeni çağ eskisini aratıyorsa, anılara dönmek kaçınılmaz oluyor. benim için uzun yıllar yaşadığım, insanlar tanıyıp sevdiğim bir kentten kısa süreli ayrılıklar, dönem içre dönemleri (dönemdönem) ifade eden kısa, acı-tatlı zamanlar gibiydi. döndüğünde seni karşılayacak dostların, bir evin olması, döndüğünde yerli yerinde duran eşyaların. güzel bir his bu. fakat hayatımın son dönemini, pandeminin de etkisiyle karanlığa gark olduğum, beni zorlayan, daha çok yalnızlaştıran ve böylece anılar müzesine mıhlayan bir süreç olarak deneyimliyorum. belki de yeni bir yersiz-yurtsuzluğa alıştırıyor beni hayat.

geçenlerde bir yerlerde okudum. geçmişteki anlara döndüğümüzde onları zedeliyor, bozuyormuş beynimiz. güzel olanlar oldukları yerde kalsınlar. ben çıkış yolunu farklı şekillerde aramaya devam edeceğim.

* herkesin az çok aşina olduğu fasit döngü: evlen-ev al-araba yenile-çocuk yap-işe git/gel-çocuğu okula gönder-yaşlan-emekliliği planla-daha da yaşlan-emekli ol ya da emekliliği göremeden öl şeklinde özetlenebilir.