ergin ataman ile benzeşmenin tuhaf yılı

bunu yazacağım hiç aklıma gelmezdi diyemeyeceğim, çünkü yaptığım işle basketbol arasında bir benzerlik bulmuşumdur her zaman. proje yöneticisi olarak bir homo technica, iş arkadaşlarını gözeten, pivotu asistlerle parlatan bir oyun kurucu olduğumu söylesem, abartmış olmam. fakat bu yıl yaşadıklarımla anadolu efes‘in (eski) koçu ataman‘ın yaşadıkları arasında tuhaf bir benzerlik olduğunu fark ettim. aslında spor kulüplerinin de birer şirket olduğunu dikkate alırsak bu benzerlik o kadar da tuhaf değil. çünkü orada da money talks.

  • onun projesi daha önce yapılamayanı yapmaktı. 3 yıl üst üste euroleague şampiyonluğu. elbette lig şampiyonluğu ve türkiye kupası gibi başka projelerden de sorumluydu. fakat şirket onun değildi. tek başına sorumlu olmadığı bir tökezlemede, hatta ilk tökezlemede günah keçisi ilan edildi.
  • o da çalışkan, tutkulu ve savaşçı biri. bu özellikler ataman için de benim için de yeni değil. fakat ikimiz de olumlu özelliklerimizin nasıl da ters teptiğini deneyimlemiş olduk bu yıl. ne kadar özverili olursan o kadar değersizleştirilirsin. aidiyetin baldıranı diyelim buna. ya da organizasyonel yanlışlar :)
  • o da işyerinde dehşet bir mobbing’e maruz kaldı. ve yine, o da sessizliğini korudu, kötü ayrılmamak için ekstra çaba sarf etti. önündeki son engeli aşmak, son kez başarıya ulaşmak için yalnızca hedefe odaklandı. sonunda da projesini başarıyla tamamladı.
  • o da rakip takıma transfer oldu. yıllarını vermiş olsa da, onu başarısız göstermeye çalışan yöneticileriyle yolları ayırdı. yeni hedefler, yeni meydan okumalar peşinde.

ataman ile ayrıştığımız nokta ise, o çalıştığı şirketin koyu bir taraftarı aynı zamanda. belki bir gün dönecek ‘basketbol’daki yuvam’ dediği şirkete. bense, kendime yeni baştan ve yalnızca bana ait olan bir yuva inşa edeceğim.

a. emre cengiz